2 Şubat 2009 Pazartesi

dear diary

son günlerdeki b.ktan ruh halim ile evden çıkmayışım arasında bir bağ olduğunu varsayarak dün kendimi dışarı attım tam anlamıyla, "kadıköy'e gideceğim ben" kararlılığıyla. yolda 3-4 kez fikir değiştirdim, "taksim'e mi gitsem yoksa ya?", "yok ben sigara alıp eve döneyim dizi izlerim...", "yahu git işte manyak mısın?!" monoloğu dahilinde, hatta duraktan dönüyordum nerdeyse de otobüs geldi, bir kararsızlık bir dengesizlik, bilen bilir en saf, en doğal halimdir bu.
kimseyle haberleşmeden çıktım dışarıya, yolda iki kişiye "kadıköy'e geçiyorum ilgilenirseniz" şeklinde kısa mesaj gönderdim sadece, bir tanesi gelemedi, diğeri "kız arkadaşımı göndereyim gelirim yanına" dedi, adamın metresiymişim gibi hissettim kendimi bir an için. velhasıl bir kaç saat boş gezme fırsatım oldu, hava hafif serin, tam sevdiğim cinsten, taktım mp3 çalarımı da, ayaklarım nereye götürürse gittim...
modadaki bankları çok severim, çay bahçelerini geçtikten hemen sonra, avrupa yakasını gören bankları. bazen giderim orada otururum, dinlediğim müziğin sesini hafif kısarım, dışardan da ses gelsin diye, çok sıkıntılıysam ağlarım falan (erkek adam ağlamaz!), iki sigara içerim, aşağıdaki insanları izlerim falan. sonra kalkar normal hayata dönerim, insanların olduğu, duygusuz, soğuk, kıl halime bürünürüm..
kadıköy'ü çok seviyorum, "kadıköy çocuğu" diye tanıttığım olur kendimi, moda'da oturmak, dondurma yemek, vafıl yemek, barlar sokağında zincir'e gidip barda oturmak, metal müzik eşliğinde (nispeten) ucuz biraları götürmek (zincir'e burun kıvıranı sevmem!), arka oda'da aromalı bira içmek, kahve içmek, iki lafın belini kırmak, müzikal ufku genişletmek, masal evi karin liman kahvesi, ilginç sohbetlere dalmak, icabında memleket kurtarmak, üç liraya tavuklu fasulyeli pilav yemek, liman'dan abuk subuk sticker kartpostal bilmemne almak "nasılsa ucuz ağbi, çok güzel söz ya, duvarıma ascam bunu" şeklinde, kadıköy'ü çok seviyorum.
saolsun metresi olduğum arkadaşım sonunda bir yerlerde katılabildi bana, içimin sıkıntısını aldı bir kaç saatlik bir sohbet, burdan el sallıyorum kendisine! (konuşmanın bir noktasında "yılan ol kankaa!" dememiş olsaydı daha mutlu olurdum aslında)

günün şarkısı 1: boston - more than a feeling (fizy) scrubs izlerken tanıştığım bir şarkı oldu bu da, "dizi izlemenin müzik kültürü üzerine etkisi" ayrı bir konu zaten.. 70lerden kalma yanılmıyorsam, dizideki kullanımı için de burdan

günün şarkısı 2: cheap trick - voices (fizy) bu da how i met your mother'dan, yine 70ler, yine burdan

günün şarkısı 3: luna - dear diary (fizy) buna yorum yapamıyorum, dün arkaoda'da duydum buldum paylaştım


bugün üç şarkı verdim, aralarında karar veremedim, günlere bölsem de olmaz dedim, kararsız bir insanım vesselam. tek güzel yanı da şarkılar oldu zaten yazının...

5 yorum:

  1. modadaki = moda'daki
    barlar sokağı = kadife sokak
    3 liraya pilav = 2.5 liraya pilav
    yılan ol kankaa = tısss

    YanıtlaSil
  2. ikibuçuk yazmak üç yazmaktan daha uzun olduğundandır... ha barlar sokağı ha kadife, aynısı değil mi? tsssss!

    YanıtlaSil
  3. yaaa yaaa hep sen mi düzeltecen imla hatalarını, keşke dahi anlamındaki herhangi bir -de'yi bitişik yazsaydın da bende sebeplenseydim :)

    YanıtlaSil
  4. "bende" demişsiniz kornfleyk girl hanım :) cık cık cık..

    YanıtlaSil
  5. ardımda kapı gibi kirpi var, tey tey... "beraber yürüdük biz bu yollarda..."

    YanıtlaSil