çok uzun süre arşivimde bulunan, ama hiç dinlemediğim, o şansı hiç vermediğim, fakat bir gün "bu neydi ya?!" diyip dinlediğimde beynimden vurulmuşa döndüğüm, "oha nasıl atlamışım bunu!!" diye hayran kaldığım şarkılar olur (sizde oluyor mu bilemiyorum, bende oluyor en azından), yine öyle bir olay yaşadım, skin ile maxim'in birlikte seslendirdiği
carmen queasy adlı çalışmaya sardım feci şekilde...
bir süredir yazmıyordum, o aralar en çok karşılaştığım soru "gittin mi starbucks'a içtin mi kahveni" şeklinde oldu, daha önce yazdığım
şu yazıya canan hanım tarafından yazılmış olan
bu yoruma ithafen. teşekkür ediyorum fakat kabul edemiyorum, ama başka bir marka hakkında tekrar yazı yazsam benzer bir faydası olur mu acaba diye düşünüyorum (bir pizza markası falan mesela)
uzunca bir yazı yazamıyorum, sıkılıyorum bir noktadan sonra, saçmalıyorum, toparlayamıyorum falan... okurken de böyleydi, sınavlarda alt sınır neyse o kadar yazardım, milletin düz sorulara yazdığı cevabın uzunluğu benim kompozisyonlarımdan uzun olurdu falan... o yüzden böyle paragraf paragraf yazıyorum, ama bu durumda da tek paragraf için yazı yayınlamak istemiyorum, birikmesini beklerken önceden yazdığım güncelliğini yitiriyor kısır bir döngünün içinde buluveriyorum kendimi. twitter gibi teknolojiler var "micro-blogging" felsefesiyle yola çıkmış, onu mu kullansam diyorum ama o da çok
micro, yüzkırk karakter sınırlı, tek cümlelik şeyler, bana daha arada bir şey lazım, beşyüz karakter sınırlı
milli veya
centi blogging gibi.. neyse
böyle bütün arkadaşlarına tanıdıklarına eşine dostuna bir e-posta ileten (ya da sıfırdan gönderen, farketmez), bunu yaparken hepsini
bcc (gizli karbon kopya? bilemedim türkçesini) olarak işaretleyenlere pek sıcak bakmıyorum, inceden inceden kıl oluyorum, "atma bana meyl muyl arkadaşım!" demek, "e-mail var kötü meyl var" gibi geyikler yaparak hayata küstürmek istiyorum bazen... sevmiyorum! ha tabi orada
cc altında tanımadığım üçyüz kişinin olmasını, sonra onların reply-to-all diyerek aralarında geyik yapmalarını ve buna maruz kalmayı da istemiyorum. var bir dengesizliğim... ya da sadece bana atılsın, özel hissedeyim istiyorum, o da olabilir tabi, bilemedim.
ingilizce kullanıyorum windows'u internet'i, türkçelerine çok hakim değilim terimlerin..
çok devrik cümle kuruyorum, kendimi kaybediyorum bazen kendi yazdığım cümlelerde..
bi görsel ekleyeyim dedim, evime de almayı planladığım şu güzide posteri paylaşmak istedim, çok sevdim...
günün şarkısı: maxim feat. skin - carmen queasy (
fizy) açıklaması yukarlarda bi yerde