29 Nisan 2009 Çarşamba

oh it's what you do to me...

günün şarkısı: plain white t's - hey there delilah (fizy) bir arkadaşımın facebook iletisinde gördüm ilk, dinledim, uzun zamandır yeni bir şeyler bulamıyorum müzikal olarak dişe dokunur derken ilaç gibi geldi... oh it's what you do to me...

evet sırf bunun için yazdım bu yazıyı da!

23 Nisan 2009 Perşembe

bayram

insanlar yanlış anlaşılmaktan değil, istemeyeceği sonuçlar doğuracak şekilde anlaşılmaktan kaçınır gibime geliyor sanki... geçen tuvalette geldi aklıma (bu da türk olduğumun kanıtı değil midir?)

özel günlerle doğum günleri çakışanları kelime oyunlarıyla bezenmiş şekilde kutlamaya çalışırım hep, 29 ekim cumhuriyet ve zeynep bayramı gibi. facebook'ta bir özel güne denk gelen aynı gün doğmuşsa, ikisine de üstteki uyarlamayı yapmak göze batar mı? dikkat çeker mi? evet'se sonuçları nasıl olur? 19 mayıs gençlik ve veli bayramın kutlu olsun, 19 mayıs deniz ve spor bayramı kutlu olsun??

günün videosu / klibi / şarkısı:


eskiden internetten bulur indirir arşivlerdik klip falan, şimdi bir aramaya bakıyor sadece... bu da vardı arşivimde, basit günlerdi.

işte öyle bir şey

normalde insanın hayalini falan kurmadığı, hatta aklına mümkün değil gelmeyecek olan şeyler, özellikle yaşandığı anda "hep hayalini kurduğum şeymiş buu!!" hissiyatı yaratır ya, çok severim o hissiyatı.

bugün sabah kendimi starbucks'ta kahvesini içerken newsweek okuyan adam konumunda buldum, "hep hayalini kurduğum şeymiş buu!!" diye bağırmak istedim, niye bilmiyorum... komik!

işte o "hep hayalini kurduğum şeymiş buu!!" dedirtici starbucks'ta kahvesini içerken newsweek okuyan adam pozisyonundayken bir haberle karşılaştım tarihte newsweek köşesinde: Entellektüelerin uyuşturucusu: LSD (sanki bir yazım hatası var burda, 'l' eksik gibi, neyse). derginin 1966'taki bi sayısının kapak konusuymuş. (bindokuzyüzaltmışaltı yazamayacağıma kanaat getirdim) haberin içinde geçen şu cümlemsiyi alıntılamak isterim;
"... (oysa uzmanlar, marihuana'nın "en sık görülen yan etkisinin hamilelik olduğunu" belirtiyordu)..."
şu cümlecik için anlattım tüm bunları...

21 Nisan 2009 Salı

oedipus

bazen günümü anlatabileceğim birisi olsun istiyorum hayatımda... anca annem oluyor o tabi şu aralar.

18 Nisan 2009 Cumartesi

heal!

"daha önce kesin bahsetmişimdir" diye düşündüm ama bahsetmemişim kırkaltı adlı güzide müzik grubundan. çok severim kendilerini, isimlerinin yaptığı çağrışım doğrultusunda rahatsızlar gibi biraz... fazla uzatmadan, önceden de çok sevdiğim, ama klibiyle hiç düşünmediğim anlamlar yüklenmiş güz bulutları adlı şarkının klibi:




malesef youtube

kısacık

haftaiçi her gün geç uyanmaya meyilli bir bünye bir cumartesi sabahı neden altıbuçukta uyanır, sorarım!

artık daha kısa ve daha sık yazıcam sanırım, en azından bir süre daha eğlenceli ve sürekli geldi, bakalım...

günün şarkısı: iced earth - i died for you (fizy) pek yeni değil ama geçenlerde denk geldim arşivimde, pek zevk aldım...

16 Nisan 2009 Perşembe

sabah sabah

ev arkadaşlarımdan biri sağolsun beni facebok'ta bir sayfaya hayran olmaya davet etmiş. (page, fan ve invite kelimelerini kullanacaktım da türkçe olsun dedim) sayfa morning sex, yani sabah seksi!! tam karşı odamda kalan adamın bana bunu yollamasının altında arayabileceğim milyon sebep geçti aklımdan, ancak buraya yazabildim işte... noluyo lan?!

yeni iş falan

bir yazı yazmaya başlamışım bundan iki hafta kadar önce, başlığını "dün bir bugün iki" diye koymuşum. bir kaç satır yazmışım, "onüç saatlik kısa süreli işsizliğim sonunda yeniden istihdam edildim, çok şenim, pek şenim, heleloy!" şeklinde. tabi sonra yarım bıraktım, ne o öyle işyerinde blog yazmak falan, sonra başlık uymadı, sonra vaktim olmadı, sonra internetim olmadı falan derken, geldik yine bugüne.

yeni işe başladım, şen ve mesudum, henüz çömezlikten kurtulamadım, gün geçmiyor ki yeni bir şeyler öğrenmeyeyim! iş saatlerimde bir kayma oldu, buna bağlı olarak sabah kalkma saatimi bir hayli öne almak zorunda kaldım, çok zorlanıyorum bazı sabahlar, tek kötü yan bu şimdilik, o da geçecektir diye tahmin ediyorum zamanla bünye alıştıkça falan.

yeni işyerimde bir arkadaşım var, garip bir adam, günde üç-beş litre su içiyor, ne zaman görsem elinde birbuçukluk su şişesi, bir acaip. ben de onun etkisinde kaldım, sıvı tüketimim arttı, çay kahve su bira derken sürekli bir tuvalete taşınma haline büründüm. uzun yol da yapmazdım eskiden, ev-iş arası yürüme mesafesiydi, ama artık öyle değil. alışkın değilim, "çıkmadan bir tuvalete selam çakayım, yolda sıkışıp zor duruma düşmeyeyim" gibi bir düşünce işlememiş biyolojime, işlediyse de zamanla silinmiş kullanılmaya kullanılmaya. her gün absürt yerlerde ığkh mığghk diye kıvranır oldum, hayat zor... (şimdi yazarken farkettim ki çok saçma bir hikayeymiş bu, niye paylaşıyorum ki, ama yazdım artık) çişteki mucize diye bi kitap vardı, ben de okumuştum zamanında, ilginç.

şimdilik bu kadar.