sabah uyandıktan sonra kurduğum saatin (ki bu genelde cep telefonu oluyor günümüzde) özelliğini kullanarak bir nevi saate "ya beş dakka daha yaaa lütfeeen!!" demeyi çok seviyorum, o aradaki beş-on dakikalık üç-beş ekstra uyku seansından çok keyif alıyor, en çılgın rüyalarımı genelde o aralıkta görüyorum. bugünkü seanslarımdan birinde how i met your mother ekibiyle takılıyordum, kankalarımdı yani... hatta bir noktada evde kaldım eyvah tribindeki robin'e "ben evlenirim senle yau, merak etme.." tadında sadakavari bir öneride bulunuyordum, bir tarafım baya açıkta kalmış anlaşılan. bir diğer seansımda ise yerime çalışmak üzere (bunu aşağıda biraz daha açarım) bir mülakat yapıyordum, işe başvuran kişi de özellikle ekşi sözlükçülerin iyi tanıdığı, benim de kişisel tanışıklığım olan ama samimiyetim olmayan, adını burada verip de bulaşmayı yeğlemediğim, hiperaktif bir vatandaştı. pozisyona pek uygun birisi de değil, ruya işte...
bu arada şöyle bir noktaya takıldım bu alarmı erteleme meselesiyle ilgili olarak: nokia'lar on dakika ertelerken, ericsson'lar neden dokuz dakika erteliyor? finlandiya'lılar daha mı tembel, ya da isveç'liler farklı bir saat sistemi mi kullanıyordu eskiden..? bir de komşu ülkeler yani, biz yunanlarla baklavayı paylaşamazken! (diğer telefonlarla ilgili bir bilgim yok, son dönemde kullandığım iki markadan örnekleme yaptım bu sebeple)
malum ekonomik kriz sebebiyle bilimum çeşit işsizlik sigortası türemiş, çılgın talep varmış. kredi kartı ödeyeni, kredi ödeyeni, hatta maaş vereni bile varmış. yüzbinler düzeyinde talep varmış, son altı-sekiz ay içinde geldiğini düşünürsek bu talebin azımsanmayacak bir miktar, millet korkuyor gerçekten de demek ki... tüm bu kargaşa içerisinde ben de iş değiştiriyorum, biraz korkuyorum, hayırlısı cümlemize! (son dönem favori sözüm)
("güncel konularla ilgili de yaz" diyenlere özel)
geçtiğimiz haftasonunu baba ocağında, ana kucağında geçirdim bu arada. çok değişik bir serüvendi, yanımda hemen hemen hiç bir şey götürmedim, annemin özellikle aldırttığı ancak bir türlü gidemediğimden teslim edemediğim, her aradığında "bak unutma" diye hatırlattığı, götürmesem eve almaması olası olan saatli maarif takvimi dışında. bilgisayar internet gibi kavramlara da uzak, sadece yemek, içmek, yatmak, kalkmak ve televizyon izlemekten ibaret iki gün geçirdim, rahatladım, doydum, dinlendim, şenlendim, şenlendirdim.
televizyon izleme sürecimde güzel bir iki televizyon programı izleme fırsatım da oldu, ki bunların başında kanal 1'de yayınlanan kelime oyunu adlı yarışma geliyor. türkiye'de yarışma adı altında yayınlanan şovumsular genelde cıvık, vıcık vıcık, salakça, gereksiz, aptallaştıran türdeyken bu gerçekten de bilgilendiren, bilgi gerektiren, ev içinde dahi ufak bir yarışma ortamı yaratan güzel bir program olmuş. ihtiyacımız var böyle şeylere, benzer bir tadı, hazzı yakaladığım bir bir kelime bir işlem (evet bu programı severek izleyen birileri de var), bir kim beşyüz milyar ister?, bir de riziko olmuştur. maalesef bu tarz faydalı, kaliteli yarışmalar hakettiği yeri alamıyor, adam gibi ödül veremiyor, ilgi çekemiyor, yüzeysel milletimizin gözünde "amaaan sıkıcı be bu, hatun da yok hem!" yorumlarına sebep olmakta. her programda yüzbinler veren var mısın yok musun? rezaleti, malum bir kişinin rezil ettiği çarkıfelek konsepti varken bir tarafta, bu programlar ancak ufak ödüller (birkaç yüz lira, bilemedin birkaç bin lira) ya da çok uzun sürede büyük ödüller verebilmekte (kelime oyunu beş haftada bir araba veriyor, yüzyirmibeş yarışmacı anlamına geliyor bu, ayaküstü bir hesapla). üzülüyorum gerçekten. bir de klasik olarak bu tarz programların hepsinde "oğlum seni gönderelim buna ya, siler süpürürsün!" gazı veren anne baba, akraba, dost çevre ve saire, bir de evde izlerken tüm cevapları verip "yau ben buna katılsam var yeaa, dağıtırım hulen!" şeklindeki ego ototatminleri eşsizdir.
birkaç konu daha var aklımda, (bu arada "birkaç" mı "bir kaç" mı? emin olamadım) uzun zamandır yazmıyordum tek yazı yazıp köşeme çekilmeyeyim, arkası yarın diyelim...
günün şarkısı: john lennon - working class hero (fizy)
günün video olayı: youtube'dan "ercik" diye aratın, kendinizi kaybedin... hatta durun, bir örnek paylaşayım şuradan.
sevgili fenerbahçeli arkadaşlarıma gitsin bu video
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
oglum bende nokia var, istedigin dakkaya ayarlayabiliyorsun erteleme suresini...
YanıtlaSilister 3 dakka yap ister 20 dakka :)
baya guzel bisi...
bu arada yazilari cok aksatiyosun kiricam kafani...
yeni is de neyin nesi? bayadir konusmamisiz biz senle lan... bi konusalim yakin vakitte...
ben eski modellerle takılıyorum, ondandır belki :)
YanıtlaSilnormal yazmaya başladım, ayrıca ara beni boya beni icabında demek istiyorum...